Erdoğan’ın Vaatleri ve Sonrası
3 Kasım 2002 genel seçimi öncesinde Uğur Dündar moderatörlüğündeki ‘Seçim Arenası’ programına katılan o dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan arasındaki çarpıcı açıklamalar hala hafızalarda. Erdoğan, seçilmesi durumunda dar gelirli vatandaşların sorunlarını çözeceğini, iş dünyası ile siyasetçiler arasındaki ilişkilerde şeffaflık sağlayacağını, yolsuzluğu önleyeceğini ve genç istihdamını artıracağını iddia etmişti.
Erdoğan’ın Hükümet Başkanlığı Dönemi
2003-2014 yılları arasında Başbakan olarak görev yapan Erdoğan, 2014 referandumuyla Cumhurbaşkanı seçildi ve 2017 referandumuyla Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildi.
‘ŞEFFAFLIK GETİRECEĞİZ’
Erdoğan, 25 Ekim 2002’de katıldığı programda “Dolaştığım vilayetlerde vatandaşlarımın, köylülerin, çiftçilerin zor durumlarını gördüm. Üniversite mezunu gençler iş bulamıyor, memurlar zorluk çekiyor. Tüm bu sorunlar karşısında ülkenin önünde duranları göz ardı edemeyiz. Siyasetçi iş dünyası ilişkilerinde kesinlikle şeffaflaşmaktan yanayız. Bütün ihaleler şeffaflıkla yürütülecek” şeklinde konuşmuştu.
23 yılda Türkiye, asgari ücret sıralamasında Avrupa’nın sondan 4. sırasında ve dünyada enflasyonda Arjantin’den sonra 2. sırada yer aldı. Emekli aylıkları yetersiz kalırken, gençler iş bulma endişesiyle sokaklarda dolaşıyor. Gerçek işsizlik oranı yüzde 32.2 seviyelerine ulaşırken çiftçiler üretimden vazgeçiyor ve tarlalarını satıyor. Kamu ihaleleri ise iktidarın kontrolü altında oldukça sınırlı bir grup arasında dönüyor.
Yerli Değerler ve Özelleştirme
Erdoğan, “Yerli ve milli değerleri egemen kılarak hareket etmeyi planlıyoruz. Demokratik, çağdaş, yenilikçi ve açık bir anlayışa sahibiz” diyerek konuşmuştu. Ancak AKP’nin iktidara gelmesinden bu yana 268 kuruluşta kamu payı kalmadı ve özelleştirme süreci hızla devam etti. Aynı zamanda Türkiye, son 20 yılda demokrasi ve hukuk devleti alanında gerileme yaşayan ülkeler arasında yer aldı.
Dinamik Aile ve Toplumsal Değişim
Erdoğan, 2002 seçimleri öncesinde “Muhafazakar bir anlayışla aileyi güçlü tutmayı ve bunun etrafında gelişen bir Türkiye oluşturmayı hedefliyoruz” demişti. Ancak son yıllarda evlilik sayısındaki düşüş, boşanma oranlarındaki artış ve kadın cinayetlerindeki artış dikkat çekici bir şekilde devam etti.